EY İNSANLAR
Ey sahildeki mutlu ve şen insanlar!
Suda can vermekte biri.
Tahmin edersiniz nasıldır,
Bir yoğun, çarpıntılı ve ağır denizde
Boyuna kollarını bacaklarını çırpmak...
Bir ara sarhoştunuz hayaliyle düşmanı alt etmenin
Bir ara boşu boşuna bencilce düşünmekteydiniz
Evet, tutmuştunuz elini güçsüzün
Daha güçlüsünü buluncaya kadar.
Bir ara daha bir sıkmıştınız belinizdeki kemeri.
Hangi zamandan söz ettiğimi anlarsınız ya...
Ama şu an,
Birisi boşu boşuna canını kurban etmekte suda!
Ey sahilde lezzetli sofraların başındakiler!
Önünüzde ekmek, sırtınızda urba.
Biri size sesleniyor sudan,
Ağır bir dalgaya yorgun kolunu çarparak...
Ağzı ve gözleri yırtılırcasına açılmakta dehşetten,
Suretlerinizi sizin ta uzaktan görmekte.
Su yutmakta mor derinlikte
Ve çıkarmaya çalıştıkça kolunu bacağını
Suyun yüzeyine
An be an daha bir takatsizleşmekte...
Ey insanlar!
O, uzak bir yoldan bu eski dünyaya
Yeniden gönül düşürüyor.
Feryat ediyor ve yardım umuyor.
Sakin sahilde hep seyircisiniz ey insanlar!
Dalga, dövüyor sahilin sessizliğini.
Savuruyor kendini bir sarhoş gibi
Mest olmuş halde yayılıyor bir an ve sonra
Uzaklaşıyor bağırtılarla.
Ve bu ses yeniden duyuluyor uzaktan:
“Ey insanlar!..”
Rüzgarın sesi an be an daha bir gönül çelici,
Ve rüzgarın sesinde, sesi onun daha bir özgür artık...
Uzaktaki ve yakındaki sular arasından
Yeniden kulaklarda bu ses:
“Ey insanlar!..”
Farsça’dan çeviren: M. Bülent Kılıç