SİVİL TOPLUM VE AYDINLAR DEMOKRASİSİ (Selma Ulusoy)
21/07/13 | YORUM SAYISI 0 | GÖRÜNTÜLENME 3213 | Ters Dizgi
SİVİL TOPLUM VE AYDINLAR VE DEMOKRASİ
Selma Ulusoy
Türkiye’deki sivil toplum anlayışı batıdaki sivil toplum anlayışından epeyce farklılık arzetmektedir. Bunun asıl nedeni bizim merkeziyetçi ve devletçi geleneğimizdir.
Devletin bekası ülkemizde her şeyin üstünde tutulmaktadır ve resmi ideolojide bir üst anlatı olarak kabul görmüştür. Dolayısıyla eleştiri,sorgulama,muhalefet gibi kavramlar bizde pek kolay içkinleştirilememiştir.
Sivil toplum kurumları da bu anlayışa paralel olarak devlet eksenli gelişmektedirler. Hatta ders kitaplarında sivil toplum tanımı yarı resmi kurum olarak geçmektedir. Oysa sivil toplum kurumları batıda devletten bağımsız işleyişiyle anlamını bulur.
Sivil toplum ile aydın ilişkisine gelince Türkiye’de bu mesele uzun yıllardır tartışılagelmiştir.
Militar zihniyet bugün bile sivilleşmenin önündeki en büyük engel iken aydınların ne kadar sivil olduğu tartışılabilir.
Türkiye’de ne zaman farklı sesler duyulmaya başlansa ardından bir darbe daha gelmektedir.Bu darbe geleneği militarist bir toplum olmamızdan kaynaklanmaktadır.Zira bizim şanlı tarihimiz ta Hun imparatorluğuna kadar gider ve savaşçı zihniyetimiz bu noktadan gelmektedir.Toplumsal hafızamızdaki öğrenilmiş kültler kuşaktan kuşağa geçerek savaşçı zihniyeti oluşturmuştur.Bu toplumsal hafızamız bizim sivilleşmemizin önündeki en büyük engellerden biri idi geçen seçimlere kadar.
Kabul etsek de etmesek de toplumun sivilleşmeye ihtiyacı vardı ve son seçimlerle birlikte bu adımı da atmış oldu.
Demokrasi halkın çoğunluğunun sesi diye tanımlanmaktaysa(ki öyle tanımlanıyor) bu seçimin sonucunun da demokratik olduğunu söylemek kadar doğal bir şey yoktur. Bu hükümet döneminde sivil hareketler hiç olmadığı kadar ivme kazanmıştır. En azından kemikleşmiş ve putlaşmış yapılar aydınlar tarafından sorgulanmaya başlamıştır.
Türkiye’deki aydın profili de bu son gelişmelere paralel bir biçimde değişim göstermiştir. Halkın iradesi ve sivil inisiyatif açık bir biçimde ortaya konulmaktadır. Her ne kadar Atilla Yayla,Kadir Cangızbay,Elif Şafak ve Orhan Pamuk gibi isimlerin yargılanması olumsuz olsa da bu bize Türkiye’de bir şeylerin değiştiğini göstermesi açısından önemlidir.
En azından artık söylenmeyen bazı şeyler söylenmektedir ve burada en büyük görevde aydınlara düşmektedir.