TOPLUMU YENİDEN KURMAK
Sevgi Yıldırım
Bütün sosyologlar neredeyse hepsi yazılarında toplum bir bütündür diyerek başlar ve bitirirler. Nedir bizi bu karmaşık yapıyı bir bütün olarak düşündürten. Bana göre bu bütünlük fikri toplum dediğimizin en büyük özelliklerinden biri olan belirli bir coğrafya üzerinde sabitlenmiş olmasıdır. Yani toplum tanımı bu kritere göre yapılır. Coğrafi olarak sınırları belirlenmiştir. Dolayısıyla toplum belirlenmiş bir sınır içerisinde sonsuzluğa akan bir oluşum gibi düşünülür. Yani önce empirik sonra aposteriori düşüncesine yatkınlık vardır değerlendirmelerde.
Toplum kendiliğindenlik oluşumu ve bilinç unsuru bir kalabalıklar toplamıdır denilebilir. Ama öyle geliyor ki tamamiyle belirlenmiş bir yapısı var. Yani sadece insanların oluşturduğu bir yapıdan bahsederken kastedilen kendiliğindenlik bile bilincin çizdiği rotada oluşan bir durumdur. Tek tek bireylerin kontrolünde olmayan ama ortak aklın kontrol ettiği bir kendiliğindenlik. Toplum genel olarak felsefik anlamda iyinin ve kötünün savaşının yaşandığı bir arena olarak tasvir edilir.
Oysa gerçekliğine bakıldığında iyinin ve kötünün değil haklının ve haksızın çatıştığı bir zemin olduğu fark edilir. Modern kafalar toplumu ezen ezilen ilişkisinin antropolojik tahlilini yaparak meşruluğunu vurgular ve perspektif geliştirirler. Yani onlara göre insan doğal durumdayken uygarlık henüz icat edilmemişken insan kendini hayvanlarla kurduğu ilişkide belirlemiştir. Modernlere göre doğada büyük balık küçük balığı yutmakta ve insan ne kadar da bilinçli bir varlık olsa da bu yönünü değiştiremez. Ve bu onun uygarlığının temelidir. Olması gereken budur.
İnsanın gerçekliği budur şeklinde bir bakış açısı geliştirmişlerdir. Oysa ekolojist anarşizmin mimarı Morrey Bookchin bu tezi kendi problematiğini açıkladığı Toplumu Yeniden Kurmak adlı eserinde eleştirmiş ve farklı bir bakış açısı geliştirmiştir.
Ona göre tahakküm kavramı insana özgüdür. İnsan bilincinin üretimidir. Dolayısıyla bu kavram sadece insan yaşamında varolup uygulanabilecek anlamlandırılabilecek bir kavramdır. Hayvanların yaşamları insan yaşamının bağlamında değerlendirilemez. Yani insan demek düşünen demektir. Düşünmeyen bir canlı tahakküm kuramaz.
Tahakküm bilincin kavramıdır ve bilincin bağlamını kapsamını ifade eder. Oysa hayvan davranışlarını insan bilinci bağlamı içerisinde değerlendirmek büyük bir yanılgıdır. Büyük balığın küçük balığı yemesi bir tür tahakküm değil hayvanın içgüdüleriyle gerçekleştirdiği bir davranıştır. Tahakküm insan eliyle üretilmiştir. Yani büyük balık küçük balığı yemek için masa başında plan proje yapmaz. Yıllar öncesinden her şeyi düşünerek ince ince planlamaz.
Oysa tahakküm bir plandır. Hem de en ince ayrıntısına kadar projelendirilen bir bilinç ürünüdür. Dolayısıyla Bookchin modern paradigmanın toplumu açıklamada kullandığı bakış açısını bu yaklaşımını can evinden vurmuş ve zihin açmıştır.