HİLMİ YAVUZ - DİL'İN SÖMÜRGELEŞMESİ
21/08/13 | YORUM SAYISI 0 | GÖRÜNTÜLENME 2559 |    Ters Dizgi
DİL'İN SÖMÜRGELEŞMESİ


Dil'in bozulma ve yozlaşmasının iki temelkoyucu ölçütü vardır, demiştim. Bunun için (i) gündelik konuşma dilinde iletişimin tam anlamıyla gerçekleşip gerçekleşmediği; ve (ii) yazı dilinin, daha doğrusu edebi dil'in verili edebi dil geleneğinden kopup kopmadığı!

Geçen haftaki yazımda, dilimize yabancı kelimelerin girmesinin, belirli koşullarda bir sakıncası olmayacağını belirtmiş; yabancı sözdağarının iletişim olanaklarını ortadan kaldırmadığı sürece kullanılabileceğini önesürmüştüm. Gene de, bunun ulusal dil açısından bazı sorunlara yol açtığını bilmez değilim. Ama tekrar edeyim: Asıl sorun, Dil'in birincil işlevi olan iletişimin (yani, anlam iletimi'nin) zedelenip zedelenmediğidir; yabancı kökenli kelimelerin Dil'e girmesi, iletişimi engellemedikçe, kendini ideolojik bir sorun olarak ortaya koyar;-ki, bunun da iletişim ile ilgili olmadığı açıktır. İdeolojik sorun ise, benim, 'Dil'in Sömürgeleşmesi' diye kavramsallaştırdığım sorundur. Bu konuya birazdan değineceğim.

Öte yandan, yabancı dilden (özellikle de İngilizce'den) kelimelerin değil, fakat Osmanlıca kelimelerin kullanılışında, iletişim sorunlarının yaşandığını da önemle belirtmek gerekiyor. Bir örnek vereyim: Bundan bir süre önce bir TV kanalının sabah programında, halk müziğinden söz edilirken, bir bayan sanatçının 'bizim halk müziğimiz ketumdur', dediğine tanık oldum. Bayan sanatçının 'ketum' kelimesinin anlamını bilmediği, kelimenin bu bağlamda kullanılamayacağının farkında olmamasından anlaşılıyor elbet. Dolayısıyla anlamın, Wittgenstein'in dediği gibi, kullanımdan çıkarsanması ('use-meaning') mümkün olamıyor; iletişim kopuyor böylece. Sıkça rastlanan başka bir örnek de, 'tenzih etmek' fiilinin kullanımıyla ilgili. Çoğu kere bu fiil, gerçek anlamından çok farklı anlamda kullanılabiliyor! Birçok Osmanlıca kelime için durum böyle. Oysa, İngilizce'den dilimize geçen kelimelerin bağlam dışı kullanıldığına pek tanık olmuyoruz. Hiç kimse, 'large', 'cool', 'soft' vb. kelimeleri, anlam bakımından yanlış bağlamlarda kullanmıyor;-ama Osmanlıca kelimeler sözkonusu olduğunda, durum böyle değil!

Bu, size tuhaf gelmiyor mu? İngilizce kelimeleri doğru, Osmanlıca kelimeleri yanlış kullanıyor olmak? Bir geçmişe yabancılaşmanın Dil'deki görünümü! Bu kopuşun Dil'i nasıl sömürgeleştirdiği!

Edebi dile gelince söylenecek o kadar çok şey var ki... Uzağa gitmeye gerek yok: Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Türk yazarının romanlarını Türkçe orijinalinden değil de, özellikle İngilizce çevirisinden okuduklarında Bay Pamuk'un ne demek istediğini çok daha iyi anladıklarını söyleyenlerin mevcudiyeti, bir şeyler ifade etmiyor mu? Bir romancının romanlarında, kendi anadilini, hem anlaşılabilir hem de edebi dile dönüştürmesi, ancak başka bir Dil'e çevrildiğinde mümkün olabiliyorsa, bunun ne anlama geldiğinin farkına varmak zamanı çoktan gelmiş de geçiyor demektir.

Gerçi başka bir yazının konusu ama, sırası gelmişken değinmeden geçemeyeceğim: Hadi Bay Pamuk'u bir yana bırakalım, bugün Türk Dili ile edebi bir üslup gerçekleştirebilen, eski deyişle, 'üslup sahibi' kaç yazarımız var? Ya da, var mı? Bir Yakup Kadri, bir Peyami Safa, bir Ahmet Hamdi Tanpınar?
Kısaca, romanımız üslupsuzdur...
Hilmi YAVUZ- 17 Ekim 2007
Musa ÖrnekAugust 29, 2013, 10:29
[1]
Çevrimiçi Üyeler
Üye Ziyaretçi