Bravo’yu günümüzün tanınan fotoğrafçılarından bir yapan, Meksika insanının kültüründen beslenen kökenini karelerin kusursuz bir biçimde yansıtmasıdır. Güney Amerika kültürünün temel öğelerini yansıtmadaki başarısı, estetik düzeydeki kusursuzluğu onun geçte olsa belli bir ünü yakalamasını sağlamıştır. Hem Güney Amerika kökenli pagan geleneklerden hem de Hispanik kökenli Katolik inanç sisteminden beslenen melez bir kültür olarak adlandırabileceğimiz Meksika kültürü çalışmaları için ona geniş bir kaynak oluşturmuştur. Bravo’nun bu kültürel zenginlik içersinden sıklıkla başvurduğu özellikle alt sınıfları merkeze alan insani etkileşimin inceliklerini, rüyaların, ölüm ve sürmekte olan yaşamın dışavurumcu ifadelerini üretmek olmuştur.
Onun fotoğraflarında gözlemlenen Meksika’nın özgün kültürünün, özünde yatan ruhu yeniden üreterek değil yeniden inşa ederek kurmasıdır. Bu açıdan bakıldığında kimi zaman fotoğraflarında aşırı düzeyde formel düzenlemelere yöneldiği söylenebilmektedir. Bu açıdan yöneltilebilecek eleştiri Cartier Bresson’un mutlak an ile tanımladığı doğrudan müdahalesiz fotoğraf yaklaşımından ayrılmasıdır. Onun fotoğrafları çekim anında eyleyen (fotoğrafçı) ve eylenen (fotoğraflanan) arasındaki yalın ilişkiye bağlıdır. Onun sanat eğiliminin kökenlerine indiğimizde bu üslubunun izlerini bulmamız mümkündür. Gençlik yıllarında Meksika’daki köylü hareketi içerisinde aktif bir rol oynayan Bravo, bu dönemde sanata olan ilgisi ile çağdaşı olan bireysel ve yerel sanat hareketleri içerisinde de yer almıştır. Bu dönemde çeşitli kereler ziyaret ettiği ABD’de Edward Weston ve Paul Strand gibi isimlerden etkilenmiş ve bu isimlerle tanışıp tarzının olgunlaşma sürecini tamamlamıştır. Özellikle Strand’ın çalışmalarındaki Amerikan halkının yerel özelliklerinin vurgulanmasından etkilenerek, benzer bir biçimde objektifini yerel Meksika insanlarına, özellikle de ister kentli ister kırsal olsun Avrupalı olmayan bir kültüre sahip yerli halka yöneltmiştir. Bu çalışmalarında yerli halk kültürünü oluşturan ve biraradalık mitini yaratan ritüelleri, nesneleri ve gelenekleri vurgulamıştır. Onun fotoğrafları ayrıca Meksika’nın 20.yy’da yüz yüze geldiği politik ve sosyal problemleri de yansıtmaktadır. Özellikle, dünyadaki küresel ölçekte etkili olan ekonomik krizin (1929’da ABD’de başlayan ve tüm dünyaya yayılan) etkilerini fotoğraflarına yansıtmıştır. Bu tarz fotoğraflarına örnek olarak Grev İşçisinin Suikast’ı adlı fotoğrafı örnek olarak verilebilir.
Aşırı düzeyde formelliğine rağmen, Bravo ABD’deki hem biçim hem de üslup açısından onunla benzeşen Dorothea Lange ya da Walker Evans gibi dramatik bir etki yaratmaya çabalamamaktadır. Onun Güney Amerikalı ardılları da onun sadece izlek açısından değil aynı zamanda fotoğraftaki uluslar arası eğilimleri kendi ulusunun gelenekleri ile harmanlamasından da etkilenmişleridir. Gracilla Itribute, Sebastiao Salgado gibi yakın dönem fotoğrafçılarının çalışmalarında onun hala var olan izlerini sürmemiz mümkündür. Tarafsız ve yalın anlatımı ile daha iddialı bir tanımlamayla, 1960’larda özellikle de ABD’de gelişmeye başlayan sosyal belge geleneğinin de arketipini oluşturduğunu söylememiz mümkündür.