Hürremşehir’de bir aşure gecesi
sineler cennet bahçesi,
sineler birer çöl,
dövüldükçe bu bağırlar,
çölleşiyor cennet pınarları…
Çöl oluyor Ali’nin gözleri,
Çöl oluyor Fatıma’nın ana yüreği,
Kerbela’ya dönüyor yer ve gök..
Şiiler kerbelanın o ağır yükünü, her Muharremde vurur yüzümüze
Sözler,şiirler, bütün tarihi veriler bu ağıdın yanında sönük kalır.
Ve Bu ağıtlar, tarihin zulmüne müthiş bir başlık atar:
“biz buradayız ve siz bizim canımızı feci halde acıttınız”
Mevcut iktidarlar, tarihi kendi durdukları yerden yazıp yönetenler, bu ağıdı her ne kadar görmezden gelseler de; İran’dan Irak’tan ve öznesi Ali olan tüm coğrafyalardan yükselen bu çığlıklar, bugün kulakları sağır edercesine yükseliyor…
Bu ağıtların içinde saz yok, keman yok, ney yok sadece Hüseynin gözleri var
Bir mevlevi seması
Bir alevi semahı
Ayın dünya etrafındaki halesi
Hepsi Hüseyin’e olan özlemi anlatıyor
Ahenk içinde hüzünle dönüp duran bu devran, bükülüyor ince yerinden
İnce bir sızı doluyor ahımıza, ekmeğimize, susuz yanımıza
Sonra “ya ali, settar ali, şafi ali” diye diye hara düşüyor yarenler
her yer tekrar tekrar kerbela oluyor
Ziruh
KÛFE’DE BİR HÜSEYNÎ AKŞAM
Saplı kalsın göğsümde
kanıma teşne hançerin,
yaramdan damlar tekrar
nasıl olsa bir Hüseyin
Hüseyin bir ayna değil
ki kırılsın Yezid’e,
kan dökülsün ister hırkası
Yezid bir bahane
Sırrı aşikâr bir Hüseyin
aşka verir ser’ini,
tebeşir dairesinde Azrail’in
çözer zifaf düşmesini
Hüseyin kadar şivekâr
kaç isim var dilinde,
kimseye ve herkese ait
bir başka menkıbe
Sanır mısın ki Hüseyin
kumların fısıltısıdır bes,
yazılan sağdan sola
iki veya üç hecelik bir nefes
Hüseyin bir cinaslı avazdır
kişiye özel bir temrin,
bengisuda boğmak gerekir
onu öldürebilmek için
Hârelidir elbet Hüseyin
bir o kadar çocuk,
ateş çemberi değil ki bu çizdiğin
basbayağı bir boşluk
Hüseyin gece bir vakit
dokunmak gibidir güneşe,
eski yarasını Kûfe’nin
yıldızlar basmadan önce
Bencileyin külden bir Hüseyin
ezbere bilir ihaneti,
ruhuma sapladığın hançer
şehvetle ürpertir etimi
Hüseyin bir sırma kamerdir
tasviri nafile bir şehrayîn,
zaten Kerbelâ’ya uçar
sûreti haktan her Hüseyin
Hüseyin FERHAD