Süleyman Seyyid (1842- 1913)Osmanlı'nın, 18.yüzyılın başından itibaren kararlı bir şekilde batılılaşma arayışlarını sürdürmesinin sayısız sonuçlarından birisi de; 19.yüzyılın ikinci yarısında, batı tuval resmi geleneğinin Türkiye'deki ilk önemli temsilcilerinin ortaya çıkmasıdır. Batılı anlamda Türk resim sanatının, bir üslup çizgisi ortaya koyan ve hatırı sayılır bir üretkenlik sürecine giren ilk kuşak sanatçıları arasında; Osman Hamdi Bey ve Şeker Ahmet Paşa ile birlikte ismi geçen bir diğer ressam, Süleyman Seyyid'dir. Osman Hamdi'nin bu kuşak içerisinde bir kültür adamı olarak gerçekleştirdiği etkinliklerle sivrilen kimliği, çağdaş Türk sanatı tarihi yazımında, diğer iki sanatçının ve özellikle de Süleyman Seyyid'in bir ressam olarak yeterince değerlendirilememesi sonucunu doğurmuştur.
Süleyman Seyyid, 1842 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Kartal Maltepe eşrafından Hacı İsmail Efendi'nin oğludur. Dedesinin ünlü bir sedef kakma ustası olduğu bilinmektedir. İlk ve orta öğrenimini Maltepe ve Maçka askeri rüştiyelerinde tamamlayan Seyyid, Askeri İdadi ve Harbiye'deki eğitimi sırasında resim yeteneğiyle öğretmenleri Chirans ve Kess'in dikkatlerini çekmiştir. Sultan Abdülaziz'in kulağına kadar ulaşan bu yetenek, ona Paris'te eğitim olanağı sağlamıştır. Kendisi de resim yapan Abdülaziz, batı kültür ve sanatına ilgi duyan ve Osmanlı'da yaygınlaşmasını destekleyen bir kişiydi. 19.yüzyılda pekçok yabancı sanatçının saray tarafından himaye edilmesinin yanı sıra, askeri okullardaki resim eğitimi sırasında yetenekleriyle dikkat çeken öğrencilerin iyi birer ressam olarak yetişmelerini sağlamak için yurtdışına, özellikle de Paris'e gönderilmeleri, Osmanlı'nın batılılaşma sürecine kültürel bir anlam kazandırma çabalarının sonuçlarından birisidir.
1860'lı yıllarda Süleyman Seyyid'le birlikte, yine Abdülaziz'in desteğiyle Paris'te bulunan Şeker Ahmet Paşa ve onlardan birkaç sene önce aile olanaklarıyla bu şehre gelmiş olan Osman Hamdi Bey, belki de gerçek anlamda bir atölye çalışması gören ilk Osmanlı gençleriydi. Süleyman Seyyid, yurtdışına eğitim almak üzere gönderilen gençler için Paris'te 1861 yıılnda kurulan Mektebi Osmani'de aldığı resim eğitimini, dönemin ünlü hocalarından Cabanel'in atölyesine devam etmek yoluyla pekiştirmiştir.
Çağdaş Türk resminin bu ilk temsilcileri, Paris'te oldukça uzun bir süre kalmışlardır. Kaynaklar, Süleyman Süleyman Seyyid'in 1875 yılında İstanbul'a döndüğünü belirtmektedir. Döndükten sonra, bir süre ressam Osman Nuri Paşa'nın yardımcılığını yapmış, ardından Harbiye, Kuleli Askeri Lisesi ve askeri Tıbbiye'de resim öğretmenliği ve bazı diğer okullarda Fransızca hocalığı görevlerinde bulunmuştur.
Halil Edhem, Elvahı Nakşiye Koleksiyonu adlı kitabında, sanatçıya arkadaş ve öğrencileri tarafından 'ölçücü' adı verildiğini belirtir ve bunun perspektife (menazır) verdiği aşırı önemden kaynaklandığını vurgular. Süleyman Seyyid'in yayınlanmamış Fenn-i Menazır adlı yayınlanmamış bir kitap yazmış olması da, perspektif konusundaki hassasiyetini doğrular niteliktedir.
Kaynak:
Lebriz.com - Dr. Mehmet Üstünipek